Zehra Sayers’ten Üniversitemizin 25 Yıllık Tarihine Bakış

Zehra Sayers

Zehra Sayers’ten Üniversitemizin 25 Yıllık Tarihine Bakış

Üniversitemizin kuruluş yıllarından bu yana tarihine tanıklık eden Hocalarımızdan Prof. Dr. Zehra Sayers, sorularımızı yanıtlarken 25 yıllık geçmişe dair anılarını da bizlerle paylaştı. 

 

 

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Kaç senedir Sabancı Üniversitesi’ndesiniz; çalışmalarınızla ilgili bize bilgi verebilir misiniz? 

Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü mezunuyum. Daha sonra University of London’da doktoram sırasında Biyofizik alanına kaymağa başladım. İngiltere, İsveç ve Almanya’da çalıştım. 1998 yılında Sabancı Üniversitesine Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesine araştırmacı ve kurucu öğretim üyelerinden birisi olarak katıldım. 

Araştırmalarımı deneysel biyo-molekül biyofiziği başlığı altında toplayabiliriz. Protein, DNA gibi makromoleküllerin 3-boyutlu yapılarını anlamak ve yapı ile işlev arasındaki ilişkileri çözmek üzerine yoğunlaşıyorum. İki örnek verirsem; uzunluğu yaklaşık 2 metreyi geçen DNA çift sarmalı ne nasıl oluyor da düğümlenmeden katlanıp çapı 5-20 mikrometre arasında olan hücre çekirdeği içine sığıyor ve bir gen ifade edileceği zaman enzimler bu karmaşık ve kalabalık ortamda nasıl hedef genleri bulabiliyorlar? DNA’nın katlanma şekli bozulduğu zaman ne gibi sonuçlar ortaya çıkıyor? Bir başka örnek de, vücutta gerekli bazı metalleri taşıyan proteinler. Metalleri besinlerle aldığımızda bunları kullanılacakları adreslere taşıyan proteinlerin 3-boyutlu yapıları nasıl ki metallere önce sıkı sıkı bağlanıyorlar, sonra da götürmeleri gereken adreslere varınca bırakıveriyorlar? Bu araştırmaları yapabilmek için genelde önce laboratuvar ortamında ilgilendiğimiz proteinleri üretiyoruz ve onların biyokimyasal özelliklerini belirliyoruz. Daha sonra farklı deneysel yöntemlerle (X-ışınları saçılması, spektroskopi vs) atomik yapılarını belirliyoruz.  Sonuçlarımızı modeller geliştirerek test ediyoruz. Türkiye’de bu tür biyolojide yapı-işlev çalışmalarını başlatan ilk gruplardan birisiyiz.

Sabancı Üniversitesi’nde bulunduğunuz süre boyunca, üniversitemize dair aktarmak istediğiniz ilginç bir anınız ve/veya paylaşmak isteyeceğiniz bir detay var mı? 

Üniversitenin özellikle ilk yıllarına ait çok hoş hatıralarım var. Şu anda iki tanesi aklıma geliyor. Bir tanesi öğrencilerin kampüse geldikleri ilk gün ile ilgili. O sırada kampüste yalnızca Bilgi Merkezi, Rektörlük ve tek bir yurt binası inşaatı tamamlanmış ve yalnız bu binalar kullanılacak durumdaydı. Gerisi çamur içinde bir inşaat alanıydı. Çevrede de bir iki fabrika dışında pek bir şey yoktu, in cin top oynuyordu. O ilk günün gecesinde ben ve eşim, Ahmet Evin, öğrencilerle birlikte olmak için kampüste bir yurt odasında kalıp biz de ranzada yatmayı denemiş olduk. Diğer bir anı da ilk yılımızdan sonra BIO programını bir tek öğrencinin seçmesi. İsmi Güneş Bozkurt olan bu öğrencimizle bazı dersleri bire bir yaptık. Neyse ki Güneş, biyoinformatikle de ilgilendiğinden bazı dersleri bilgisayar programından öğrencilerle beraber alarak sınıf ortamını da tattı. 

 

 

Kurulduğu günden bugüne 25 yılı geride bırakan Sabancı Üniversite’mizin diğer üniversitelerden ayrışan yanları ve yüksek öğretim alanına getirdiği yenilikler nelerdir? (Araştırma üniversitesi / program seçme özgürlüğü vb.)

Diğer üniversitelerden farklı yönlerimiz için genel olarak eğitim alanından bahsedeceğim. Araştırma alanındaki başarılar uluslararası sıralamalar, yayın sayısı, proje sayısı gibi kıstaslarla, yüzeysel bile olsa, daha kolay ölçülüyor. Eğitim alanındaki gelişmeler ve farklılıkları ölçmek için çok belirgin kıstaslar yok. En önemli ölçüt mezunlar oluyor. Üniversitemizi diğer üniversitelerden ayrıştıran en önemli özelliği bence Temel Geliştirme programı. Çekirdek müfredat adı altında topladığımız bu özgün dersler öğrencilere mesleklerini belirlemek için, üniversite giriş sınavlarından bağımsız, daha bilinçli bir seçim yapma imkânı veriyor. Bunu Türkiye’de başka bir üniversitede bulmalarına imkân yok. 

Diğer bir konu “disiplinler arası” yapımız. Bu yalnız fakültelerimizde gerçekleşen ileri araştırmalarda değil, derslerimizde ve diploma programlarımızda da kendisini gösteriyor. 

Küçük bir üniversite olarak öne çıkan bir diğer özelliğimiz yakın akademisyen-öğrenci ilişkilerimiz. Bunu yalnız çeşitli proje faaliyetleri/dersleriyle değil, hocaların ofis kapılarının öğrencilere sürekli açık olmasıyla, hocaların öğrencilerle birçok sosyal alanı paylaşmalarıyla başarılı bir şekilde gerçekleştiriyoruz. 

Tabii bir de Sabancı Üniversitesinin ülkede az görülen akademik özgürlüklere saygı duyulan, hiyerarşik olmayan, samimi ve destekleyici ortamını unutmamak lazım.

 

Üniversitemiz, 25 yıl gibi kısa bir sürede, birçok başarı elde etti. Bugün geldiği nokta, konumu, elde ettiği başarılar hakkında neler söylersiniz? 25 yılımıza dair mesajınızı alabilir miyiz?

Geçtiğimiz 25 yılı üniversitemizin yapısına ve ortamına bakarak değerlendirirsem “Sabancı Üniversitesi Kültürü” artık oturdu diye düşünüyorum. Bu zamanı mezunlarımıza ve kariyerlerinde geldikleri noktalara bakarak değerlendirirsem bu kadar kısa bir zamanda ne kadar çok şey başarıldı diye şaşırıyorum.

Üniversitemizin gelecek 25 yılı için hayalleriniz, beklentileriniz nelerdir? 

Geleceğe yönelik baktığımda, araştırma alanında mükemmel akademik kadrolarımız, ivme ve hevesimizle şimdiye kadar olduğu gibi yeniliklere koşacağımızdan şüphem yok. Eğitimde ise, en önemli konulardan birisinin çok değerli mezunlar veren geniş perspektifli ve esnek eğitim sistemimizi her yükseköğrenim kurumunu aynı şablon içine sokmaya çalışan baskılardan korumak olduğunu düşünüyorum. Üniversite eğitimi günümüzde zaten büyük değişikliklerden geçiyor. Sabancı üniversitesini bu derece başarılı kılan özelliklerden feragat etmememiz ve gerektiğinde yine sıradan olmayan unsurlar ve yöntemlerle evirilmemiz gerekir. Ancak o şekilde özelliklerimizi koruyarak topluma ve bir sonraki nesillere daha faydalı olabiliriz. Bunu gerçekleştirebilecek güce de sahip olduğumuzu düşünüyorum.